SENED-İ İTTİFAK
Uğur Kara – Ankara, 2002
Sayfa 1 / 34
Bir siyasal-hukuksal belgenin taşıdığı anlam, güttüğü amaç, kendi niyetinden
bağımsız olarak yarattığı etki ve doğurduğu sonuçların belirlenmesi ve kavranması, o
belgenin bağrında belirdiği toplumsal dokunun gerek halihazırdaki sosyo-ekonomik
yapısının gerekse tarihsel arka planının belirleyici değişkenleriyle ortaya konması ve
irdelenmesiyle mümkündür. Bu yargımız toplumların ilerleyişine egemen olan bir hareket
yasasından kaynaklanmaktadır; söz konusu yasa, şu özlü ifadelerle verilebilir: “Tarihte,
egemen etken, sonunda, maddi yaşamın üretimi ve yeniden üretimidir.”1; veya aynı
anlama gelmek üzere, “bireylerin yaşamlarını ortaya koyuş biçimi, onların ne olduklarını
çok kesin olarak yansıtır. Şu halde, onların ne oldukları, üretimleriyle, ne ürettikleriyle
olduğu kadar, nasıl ürettikleriyle de örtüşür. Demek ki, bireylerin ne oldukları,
üretimlerinin maddi koşullarına bağlıdır.”2 Belirtmek gerekir ki, bu vurgular, toplumun
maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişme derecesine tekabül eden üretim ilişkilerinin –
altyapının- üzerinde yükselen siyaset, hukuk, din, devlet vs. gibi üstyapı kurumlarının
hiçbir belirleyiciliğe sahip olmadığı şeklindeki bir önermeye tahvil edilemez. Belirleyiciliğin
yönü tek yönlü olmayıp, belli bir andan sonra üstyapı kurumları hem altyapıyı etkileme
hem de bir bütün olarak toplumsal olguları biçimleme kapasite ve yeteneğine sahiptir.
Söz konusu hareket yasası, son kertede, belirleyici olanın iktisadi etmen -üretim
ilişkileri- olduğunu vurgulamaktadır.
Başlangıçta belirtmeye çalıştığımız, bir siyasal-hukuksal belirişin döneminin sosyo-
ekonomik dinamiklerinden ve arkasına aldığı tarihsel serüvenden bağımsız ele
alınamayacağı yargısı, kanımızca, söz konusu belge Sened-i İttifak olduğunda, kendini
tüm açıklığı ve ağırlığıyla hissettirmektedir. Bir yaklaşımın “ilk amme hukuku kaidesi ve
hukuk Devletine doğru gidiş”3, diğer bir yaklaşımın “bir utanç belgesi”4 olarak gördüğü ve
Osmanlı-Türk anayasal gelişmeleri bakımından taşıdığı anlam kadar Osmanlı sosyo-
ekonomik yapısının serüveninin nereye vardığını göstermesi bakımından da önemli olan
bu belgeyi doğuran iklim, merkez karşısında merkezkaç güçlerin (âyanların) kayda değer
bir iktidar odağı olarak belirdiği yeni bir statükoyu ifade etmektedir; şu halde, klasik
döneminde saray, seyfiye, ulema –yönetenler- ile reaya –yönetilenler- şeklindeki Osmanlı
sınıflar denklemine XIX. yüzyıl başında varlığını merkeze, çok vurgulu bir şekilde, resmen
tescil ettirebilmiş yeni bir özne olarak âyanlar dahil olmuş görünmektedir; öyleyse,
Sened-i İttifak’ın doğru bir çözümlemesinin ön koşulunu, âyanlık kurumunun ve merkez
ile merkezkaç güçlerin ilişkilerinin belirlenmesi oluşturmaktadır. Âyanlığın ne gibi bir
tarihsel mecrada hangi dinamiklerin ürünü olduğunun kavranması çabalarının, kaçınılmaz
...
DEVAMI