YÖNETEN : ENGİN ALKAN
DRAMATURG : SİNEM ÖZLEK / VOLKAN KELEŞ
SAHNE TASARIMI : GAMZE KUŞ
GİYSİ TASARIMI : DUYGU TÜRKEKUL
IŞIK TASARIMI : MAHMUT ÖZDEMİR
Amber Ağa :ERHAN ABİR
Alemdar Paşa :CAN BAŞAK
II. Mahmut :SERDAR ORÇİN
Ramiz Efendi :EMRAH ÖZERTEM
Lala Mehmet Bey :HAKAN ARLI
Ayşe Sultan :OYA PALAY
Kamertap :YELİZ GERÇEK
Gülten Kalfa :BERNA ADIGÜZEL
Naciye Kalfa : ÇİĞDEM GÜREL
Hünkâr İmamı Ahmet Ağa :ZAFER KIRŞAN
Bayburtlu Süleyman - Bölük Ağası :ÜMİT DAŞDÖĞEN
II. Cariye : ASLI ALTAYLAR
II. Cariye :ESRA KARABAŞ
Tayyar Ağa : TOLGA COŞKUN
Hurşit Ağa :HÜSEYİN TUNCEL
Ulak–.Akağa :MURAT ÜZEN
ASİSTANLAR :MELİSA DEMİRHAN
AZER ŞELTE
TARİHSEL ARKA PLAN
18.YÜZYIL SONUNDA AVRUPA VE DEVLET-İ ALİ OSMAN'IN AHVALİ
VOLKAN KELEŞ
18. yüzyıl sona ermekteyken, coğrafi keşiflerle hem yeni pazarlar hem de yeni hammadde ve işgücü imkanları elde eden Avrupa devletleri, ekonomik olarak güçlenmeye devam etmekteydi. Yeni ekonomik yapı, kimi sosyal sınıfların oluşmasını, kimi mevcut olanların da zenginleşmesini sağlamıştı. Kilise'nin etkisinin zayıflamasının sonucunda ortaya çıkan üst kimlik boşluğu ulus kavramıyla doldurulurken, güçlenen burjuva sınıfı aristokrasiye ve elbette monarşik iktidarlara alternatifler üretmekteydi. Emperyal devletler çağının sona erişini muştulayan bu değişimler Osmanlı İmparatorluğu’nu da doğrudan etkilemekteydi.
Osmanlı eski parlak günlerinden uzaklaşmaktaydı. Osmanlı coğrafyasında bulunan ticaret yollarının önemini kaybetmesi, değişen ekonomik şartlara uyum sağlanamaması, sürekli kaybedilen savaşların maliyeti, ödenen savaş tazminatları ve kaybedilen topraklar sebebiyle düşen vergi gelirleri ekonomik sıkıntılar doğurmaktaydı. Askeri alanda ise son üç yüz yıldır korkulan bir güç olan Osmanlı ordusu artık çağdışı kalmış, hem donanım hem de taktik anlayış olarak Avrupalı rakipleriyle boy ölçüşememekteydi.
Her yerde filizlenmeye başlayan milliyetçilik Osmanlı'nın çok uluslu yapısını sarsmakta, özellikle Rumeli'de baş gösteren azınlık isyanları toprak bütünlüğünü tehdit etmekteydi. Bütün bu sıkıntılar doğal olarak siyasi arenaya da yansımış, İstanbul'da sosyal hayata tamamen entegre olarak yeni bir sosyal sınıfa dönüşme evresine gelmiş olan yeniçeriler artık siyasi güce dönüşmüştü. Bu esnada İstanbul dışında da başka bir sosyal sınıfa evrilmekte olan ayanlar güç kazanmakta, merkezi otoritenin zayıflamasıyla ortaya çıkan iktidar boşluğunu doldururken saray ile sıklıkla anlaşmazlığa düşmekteydi.
Osmanlı'da 18. yüzyıl boyunca girişilen kimi reform hareketlerinden sonuç alınamamıştı. III.Selim değişimin gerekliliğine inanmış ve değişime ordudan başlamaya karar vermişti. Avrupa'daki modern orduları örnek alarak kurduğu Nizam-ı Cedid isimli ordu, yeniçerilerin tepkisiyle karşılaşmış ve bu tepki bir isyana dönüşmüştü. Kabakçı Mustafa isimli bir yeniçeri ağasının önderliğindeki bu isyan ile III.Selim tahttan indirilip yerine muhafazakar şehzade IV.Mustafa tahta çıkarılmıştı.
Bu isyandan canını kurtaran Nizam-ı Cedid’in ileri gelenlerinden bazıları Rusçuk Ayanı Alemdar Paşa'ya sığındılar. Bu kimseler “Rusçuk Yaranı” olarak anılan bir gizli komite oluşturup, III.Selim'in tahta yeniden çıkması için çalışmalara başladı. İsyandan 14 ay sonra Alemdar Paşa ordusuyla İstanbul'a yürüdü. Alemdar Paşa'nın sadrazam olduktan sonraki ilk önemli icraatı Osmanlı tarihinde anayasal nitelikler taşıyan ilk belge olan Sened-i İttifak'ı yürürlüğe sokmasıydı. Böylece padişaha kimi yükümlülükler getirilmekte, antlaşmayı imzalayan ayanlara bazı haklar tanınmaktaydı. Bu durum ayanları, Osmanlı siyasi arenasına önemli bir güç olarak yerleştirmekte, padişahın iktidarını kısıtlamakta ve yeniçerileri bu denklemin dışına itmekteydi. İşte Devlet-i Ali Osman'da sınıf mücadelesi kırılma noktasına böylece ulaştı. Bu gelişmeler sonucu çıkan yeniçeri isyanı Alemdar Paşa'nın ölümüne, padişah II.Mahmut'un tahtta kalmak uğruna kardeşi IV. Mustafa'nın ölümünü emretmesine sebep olacaktı.
YÖNETMENDEN...
TAAMMÜDEN RÖPORTAJ
Hazırlayan: Sinem Özlek (dramaturg)
SÖ: Birazdan gerçek bir olaydan yola çıkarak kaleme alınmış “Alemdar”ı izleyecek olan seyircilere oyunun tarihsel arka planından biraz bahseder misin?
EA: Oyunumuz III.Selim’in siyaseten katledildiği günden başlayıp, Alemdar Mustafa Paşa’ nın katline kadar olan yaklaşık üç aylık sürede geçmekte. III. Selim’ in tahta çıktığı 1789 yılı aynı zamanda Avrupa’daki değişimler ve devrimler tarihi açısından çok önemli bir nitelik taşımakta. Osmanlının modernleşme ve yenileşme çabaları sürerken, beri yanda durmaksızın yinelenen askeri isyanlarla başkent kaos içinde. 1800’ler… Fransa’ dan esmeye başlayan cumhuriyetçi rüzgarlarlarla monarşilerin çatırdamaya başladığı, Avrupa devletler dengesinin günden güne yeniden çizildiği ve bu yeni resmin içinde Osmanlının yaşam mücadelesi verdiği sancılı yıllar tarihsel arka planımızı oluşturmakta.
SÖ: Orhan Asena, ilk kez 1963’te sahnelenen “Alemdar”ın; oyunu yazdığı döneme gönderme yaptığını söyleyerek, “bugünün dünlerdeki izdüşümünü yakalamıştım” diyor. Neredeyse elli yıl önce kaleme alınan Alemdar’da bugüne dair ne yakaladın?
EA: Bildiğin gibi çok partili döneme geçişin ardından DP’ ye karşı yapılan 27 Mayıs darbesini “yetersiz” bulan genç subaylar yeni bir darbe girişiminde bulunmuşlar ve aynı niyete haiz güçler arasında bir hesaplaşma yaşanmıştı. Bu bağlamda oyunumuzun 27 Mayıs 1960 darbesi ve hemen akabinde başarısız bir darbe girişimi olarak tarihe geçen Talat Aydemir vakasının alegorik izlerini taşıdığını söylemek mümkündür. Bununla birlikte oyunumuz günümüzde halen büyük siyasi kırılmalara neden olan “Batılılaşma”, “Modernleşme”, “Merkeziyetçilik”,”Jakobenizm”, “Askeri darbeler” ve “Vesayet rejimi” kavramlarının öne çıktığı bir tarihsel arka plan üzerinden bu güne dair bir okuma da sağlamakta. Ben Sayın Asena’ nın yaşasaydı bu gün daha da berraklaşmış çelişkiler açmazında, sözünü ettiği “izdüşüm” den fazlasını bulacağına eminim.
SÖ: Oyun kurgusu dahilinde konuşacak olursak; Osmanlı’nın en ilerici padişahlarından biri olarak tarihe geçen II. Mahmut’la, III.Selim’in başlattığı yenileşme, ilerleme hareketlerini sürdürme kararıyla yola çıkan Alemdar Mustafa Paşa’yı karşı karşıya getiren şey ne sence?
EA: İktidar hırsı, statüko, yaş farkı, saraylılık-taşralılık, ego sorunları vb. daha dar izlekleri bir kenara bırakırsak “yenileşme” ve “modernleşme” hareketinin içinde kahramanlarımız iki farklı teze sahiptirler. II. Mahmut’un yönetimi tek elde toplayarak merkezi otoriteyi güçlendirme çabasına karşın, Alemdar Mustafa padişahın yetkilerini sınırlayarak “ayan” meclislerini yönetime katılmasını planlamakta. Merkezi otoritenin imzalanan Sened-i İttifak’ ı yok saymasıyla biten kanlı kavga çok benzerlikler bulduğum Cumhuriyet’in kuruluş süreçlerine dair bir okuma da sağlamakta.
SÖ: Ödenekli tiyatrolarda pek çok kez sahnelenmiş Osmanlı tarihini konu eden oyunlardan birini sahnelerken bir yönetmen olarak “farklı” ya da “yeni” bir cümle kurma hedefin oldu mu?
EA: Geçmişe sırt çevirerek, tarihimizle yüzleşmeden bir gelecek kuramayız. 60’ lı yıllardan bu yana modernizmin etkisiyle tarihi oyunların bir sahnelenme üslubu(!) oluşmuş geleneğimizde. Ne yazık ki, birbirini taklit eden, sözü ve biçimi eskimiş köhne algılar pek çok iyi metnin üstünü örtmüş durumda. Pek değerli bu metinlerin çoğu “repertuarımızda bizden de bir oyun olsun” kaygısıyla yinelenmekte. Yapmaya çalıştığım çağdaş estetik arayışlarla yeni okuma biçimleri kurmak ve yeni seyirciye ulaşmak.
SÖ: Oyun bitip salon ışıkları açıldığında, şimdiki zamana, şimdiki hayata dönen izleyicinin oyun hakkında kuracağı ilk cümle ne olsun isterdin?
EA: Alelacele bir cümle kurmasını istemezdim. Temiz havaya çıktığında gördükleri hakkında düşünmesini, merak etmesini isterdim.
T